Haber

Ümit Erkol: “Kongrede Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik öfke rüzgarlarını bastırmaya çalışan taktik yaklaşımı benimsemiyorum”

HABER: GÜLARA SUBAŞI – TAMER ARDA ERŞİN / KAMERA: ÜNAL AYDIN

CHP Ankara İl Lideri Ümit Erkol, “CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu, kurdukları masayla toplumun iktidar beklentisini karşılayamadı, bu da doğal olarak kısa süreli bir öfke yarattı. Ancak rasyonel olarak bakıldığında bu sorun da değil” dedi. Tek başına Kılıçdaroğlu’nun sorunu değil, tek başına CHP’nin sorunu.” Bu sorunu konuşurken Sayın Akşener’den, İYİ Parti’den, Sayın Davutoğlu’nun performansından, Sayın Babacan’dan bahsedemeyiz. Dolayısıyla tüm aktörlerden bahsetmeden bir süreci tek bir aktör üzerinden değerlendirmek rasyonel bir yaklaşım değildir. Kurultayda, “Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik öfke rüzgârlarını arkasına almaya çalışan taktik yaklaşımı benimsemiyorum” dedi. Erkol, 72 Ankara delegesinden 69’unun CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına imza attığını söyledi.

CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol bugün Ankara’da gazetecilerle buluştu. Kongreye ilişkin açıklamalarda bulunan Erkol, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Erkol’un açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“CHP’NİN ANKARA İL’DEKİ TEŞKİLATINI TOPLUMLA BULUŞTURARAK, SESİNİN DUYULDUĞU BİR KURULUŞ HALE GETİRME GÖREVİMİZ VAR”

“Cumhuriyet’in yeni yüzyılının ilk günündeyiz. Dün Ankara’da hem sokaklarda hem de Anıtkabir’de yaşanan görüntüler çok gurur vericiydi. Ülkede bu kadar büyük bir Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk sevgisinin olması böylesine muhteşem bir tablo halinde ortaya çıkması hepimizin umudunu artırdı.Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla Eski Meclis’ten Anıtkabir’e meşaleli yürüyüş hepimizin umudunu artırdı. Cumhuriyetin yeni yüzyılının ilk gününe umut ve sevinçle başladık.Öncelikle CHP’nin Ankara ilindeki teşkilatını, sesi duyulan bir kuruluş olan toplumla buluşturmak gibi bir misyonumuz var. Bu nedenle göreve geldiğimizden beri Ankara İl Teşkilatı’nda daha etkin, daha kitlesel bir organizasyon yapısını nasıl oluşturabiliriz diye çalışıyoruz.Kendimizi Ankara’daki yerel yönetimlerde iktidarda görüyoruz. Büyükşehir Belediyesi’nin elimizde olması, merkezdeki iki büyük ilçenin CHP’nin elinde olması anlamına geliyor. Belediye başkanları tarafından yönetiliyor olmamız, yerel yönetim düzeyinde sorumluluk almamızı gerektiriyor.

“YENİ MERKEZ YAPILANMASIYLA YAKINDAN İLGİLENİYORUZ”

Ve şüphesiz ki biz de bu hafta sonu yapılacak CHP Büyük Kongresi’nin bir parçasıyız. Biz de ev sahibi organizasyonu olarak bunun bir parçasıyız. Ankara teşkilatı olarak 80 ilden gelecek arkadaşlarımızı ağırlayacağız. ve şunu biliyoruz; Bir il yönetimi, genel başkan ve merkez yönetimiyle birlikte de etkili olabilir. Bu nedenle yeni şekillenen genel merkez yapısıyla da yakından ilgileniyoruz. Öncelikle kongremizin topluma umut verecek şekilde sonuçlanmasını istiyoruz. Kongremizin hoşgörü ve yoldaşlık bağlarının hakim olduğu, şüphesiz karşılıklı eleştiri ve tepkilerin olduğu, bazı yarışların olduğu ama yarışın sonunda tabana zarar vermeyen bir yarışın olduğu bir ortamda gerçekleşmesini istiyoruz. ortak bir çalışma yürütecek. Biz Ankara İl Teşkilatı ve seçilmiş 72 Ankara delegesi olarak kongrenin CHP’ye yakışır şekilde başlaması ve bitmesi için elimizden geleni yapacağız.

“CHP’NİN 5 PARTİ İLE İTTİFAĞI, KENDİ PROGRAMI, KENDİ DÜZENLEMELERİ, KENDİ ÜYELERİ VE SEÇMENLERİYLE ÇALIŞMASININ KARŞISINA ÇIKACAK BİR ŞEY DEĞİLDİR”

CHP çok umutluydu. 2019 seçimlerine geri dönmek gerektiğini düşünüyorum. Aslında bizi 2023 yılına umutla getiren de 2019 seçimleriydi. CHP, çok uzun bir aradan sonra Ankara ve İstanbul gibi iki mega şehri ele geçirdi. Kuşkusuz olay bununla sınırlı değildi. Adana, Antalya gibi büyükşehir statüsündeki yeni illerin ve bazı ilçelerin alınması bizi hem kendi parti teşkilatlarımız hem de toplum nezdinde iktidara alternatif haline getirdi. Daha sonra Sayın Kılıçdaroğlu’nun büyük bir başarıyla yürüttüğü CHP’yi CHP dışındaki dinamiklerle buluşturma stratejisi toplum tarafından büyük oranda kabul edildi ve benimsendi, bu umudun oluşmasına ikinci katkı olduğunu düşünüyorum. Altılı Tablo ile ortaya çıkan tablo bence gözden kaçırılan bir Türkiye tablosuydu. Siyasetçiler şüphesiz kendi partilerini ve ideolojilerini temsil ederler. Aslında sorunların çıkış noktasının da bu olduğunu düşünüyorum. CHP’nin beş partiyle ittifakı; Kendi programına, kendi tüzüğüne, kendi üyeleriyle, seçmenleriyle olan çabalarına gölge düşürecek bir şey değil. CHP, programında da belirttiği gibi sol, sosyal demokrat bir partidir. CHP altı okla simgelenen tüm değerlerin temsilcisi ve taşıyıcısıdır. Dün de böyleydi, bugün de böyle. Hiçbir CHP’linin, CHP yöneticisinin bu konuda tereddüt ettiğini düşünmüyorum. En azından Ankara İl Başkanı olarak benim ve Ankara İl Teşkilatımızın programda, tüzükte ve altı okta yer alan ilkelerimiz var; Koşulsuz, amasız, sonuna kadar bağlı olduğumuzu her yerde ilan ettik ve bugün bunu ilan etmekten gurur duyuyorum.

“ANKARA’DA HER İLÇE VE BÜYÜKŞEHİR ŞEHRİNİ KAZANMAK İÇİN İHTİYACIMIZ OLAN TÜM YEREL İŞ BİRLİKLERİNİ YAPACAĞIZ”

Değerlerimize sahip olmak, değerlerimizi ve ilkelerimizi koruyarak geçici veya uzun süreli yol arkadaşları edinmemize engel değildir. Siyaset ülkeye hizmet için yapılır. O ülkede yasal sınırlar içinde kurulan ve siyasi faaliyet yürüten tüm partiler doğal muhataplarımız arasındadır. Bu partilerle şartlarını, yerlerini, zamanlarını, ilkelerini belirleyerek ittifak kurabilir veya güçlerimizi birleştirebiliriz. Bu nedenle diğer siyasi partilerle ilişkiler kurmaktan, zaman zaman iş birliği yapmaktan, güç birliği yapmaktan kaçınmadık, önümüzdeki dönemde de bundan kaçınmayacağımızı düşünüyorum. Yerel yönetim seçimlerinin kendine has dinamikleri var. Yerel yönetim seçimlerinde merkezi bir işbirliği veya ittifak olmayabilir. Ankara ilindeki her ilçe ve büyükşehiri kazanmak için ihtiyacımız olan tüm yerel işbirliklerini yapacağız. Dolayısıyla hedefimiz Ankara’ya en az 6-7 yeni belediye kazandırmak. İlk araştırmalarımız henüz tamamlanmadı ama aldığımız veriler mevcut belediyelerimizi rahatlıkla koruyabileceğimizi, 6-7 belediyeyi daha eklemek için ciddi fırsatlarımızın olduğunu gösteriyor.

“BUGÜN TÜRKİYE’DE YEREL SEÇİMLERDEN GENEL SEÇİMLERE KADAR ÖZGÜR TARTIŞMA VE PROPAGANDA ORTAMI YOKTUR”

Üzülerek belirtmek isterim ki, bugün Türkiye’de yerel seçimlerden genel seçimlere kadar özgür bir tartışma ve propaganda ortamı yoktur. Mesela CHP genel başkanına televizyonda ve sosyal medyada hakaret etmek serbesttir. Ancak CHP’nin en büyük rakibi AKP’nin lideri, Cumhurbaşkanı olmasının bizim için hiçbir önemi yok. Oy Döneminde meydanlarda konuşan bir parti lideridir. Aslında ülkeyi temsil etmiyor. Cumhurbaşkanına söylenen sözlerin onda birini biri ona söylese, cumhurbaşkanına hakaretten mahkemeye gidiyor. Kimseye hakarete tahammülümüz yok. Siyasette eleştirinin nezaketle yapılması gerektiğine inanıyoruz. Ancak zaman zaman siyaset üslubun sertleşmesine de neden oluyor. Küfür ve hakaret içermemek kaydıyla bu tür sertliklerin siyasetin doğasında olduğunu düşünüyoruz. Bir ülkedeki adalet sistemine olan inanç son derece değerlidir. Adalet sistemine güvenin zedelenmesi durumunda misilleme davranışlarını ortaya çıkarmak. Bana göre siyasetteki en tehlikeli bahislerden biri intikamcı davranışlardır. Ülkeyi intikamcı siyasetten kurtarmak da gerekiyor. İntikam ve intikamın izlediği yol bu ülkeye hizmet etmez. Çünkü, oyDönemler arasında ya da iki seçim arasında devam eden ittifaklara, birbirleriyle zaman zaman ciddi gerginlikler yaşayan partilerin dahi bir araya gelip, tartışıp iş birliği yapmasına olanak sağlayan siyasi girişimlere de son derece olumlu bakıyorum.

“DÜN TOPLUM TÜM SİYASETÇİLERE MESAJ VERDİ. ‘BU ÜLKEDE CUMHURİYETİ VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü TARTIŞMAYIN’ DEDİ”

Bunun bir örneğini dün gördük, Cumhuriyetin 100. yılında 29 Ekim’de Mustafa Kemal Atatürk’ün rekabet alanı olmaması gerekiyor. Bu ülkenin sağı da solu da Ortadoğu’ya bakıp şükretmeli. Ortadoğu’daki mezhepsel çatışmalara, Ortadoğu’daki insani savaşlara, oradaki tüm zenginliğin bir veya iki ailenin elinde yoğunlaşmasına, kadın haklarındaki eksikliklere, özgür seçimin olmayışına, diğerlerine baktığında Birçok şeyde, Mustafa Kemal Atatürk kendisini sağcı ya da solcu olarak ayırmaz. Türkiye’ye ve Cumhuriyeti kuranlara borcu olduğunu kabul etmeliyiz. Cumhuriyeti yıpratmak, saltanat ve hilafet özlemi yerine Sayın Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi cumhuriyeti nasıl demokrasiyle taçlandırabiliriz diye sormamız gerekiyor. Bu nedenle siyasetin belli değerler etrafında birleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Dün sanırım toplum tüm siyasilere bir açıklama yaptı. ‘Bu ülkede Cumhuriyeti tartışmayın, bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ü tartışmayın’ dedi.

“Dün bu yaklaşımı doktrin düzeyine taşıyarak savunurken ve bu yaklaşımı sergileyen liderin arkasından gözyaşı dökerken, bugün bu yaklaşımın yanlış olduğunu söylemeyi samimi bulmuyorum.”

4-5 Kasım’da gerçekleştirilecek kongrenin son derece önemli bir atmosferde gerçekleştiğini düşünüyorum. Önceki yönetime ve Sayın Başkana, önce 2019, ardından 2023 seçimlerinde gösterdikleri stratejik yaklaşımdan dolayı teşekkür ediyor ve aynı fikirde olduğumu belirtiyorum. Yani ittifak oluşturma ve ittifak yoluyla 50+1’e ulaşma yaklaşımlarını buluyor ve destekliyorum. Ben de bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Dün olumlu bulurken, dün bu yaklaşımı – bana göre doktrin değil – doktrin düzeyine getirerek savundum ve dün bu yaklaşımı sergileyen başkanın arkasında gözyaşı döküyordum; Bugün bu yaklaşımın yanlış olduğunu söylemeyi samimi bulmuyorum. Bu başkanın değişmesini isteyebilir, bu lidere alternatif sunabilir, bence bunda bir sakınca yok. Ancak rakip olunca ortak sorumluluğunda olduğu tüm politikaları desteklemiş, coşkuyla alkışlamış, aday olurken gözyaşı dökmüş, bu stratejiyi adeta Marksizm ve Leninizm gibi ideolojik bir kavrama taşımış ve bir ideolojik düşünce olarak savunmuştur. doktrin; Sonra dönüp ‘Bu strateji çok kötüydü, başarısızlık getirdi’ demek samimi değil. Toplumda oluşan öfkeyi ve öfkenin yarattığı rüzgarı, sırf seçim kazanmak adına arkasına alma girişimidir. Öfke rüzgârını arkalarında bırakarak ilerlemeye çalışanlar uzun süre ilerleyemezler. Çünkü öfke gibi insani duygular genellikle zamanla yumuşar ve yön değiştirir.

“29 EKİM ANMA PROGRAMI OSMANLI’YA İLİŞKİN BAZI DEĞERLERİN OYLANDIĞI BİR PROGRAM OLAMAZ”

Bence seçim döneminde istenilen sonucun alınamamasına duyulan öfke şekil değiştirdi. Dünkü 29 Ekim törenlerindeki görüntü, rüzgarın başka yönden estiği yönündeydi; Öfkesini 29 Ekim’i kutlamaktan kaçınanlara yönelttiğini gösteriyor. Cumhuriyetin bedellerini hatırlamadan, cumhuriyetin bu ülkeye getirdiklerini anmadan, Mustafa Kemal Atatürk’ü anmadan Cumhuriyeti kutlamak, anmak doğal değil. . Bu ülkede her türlü etkinlik yapılabilir ama 29 Ekim’in yıl dönümünde 29 Ekim anma programı diyen, Osmanlı’yla ilgili bazı değerlerden bahseden bir program olamaz. Cumhuriyet Osmanlı’nın devamı değildir. Cumhuriyet, Osmanlı mirasının borcu dışında her şeyi reddeden bir devlettir.

“KONFERANSTA SAYIN KILIÇDAROĞLU’NA KARŞI ÖFKE RÜZGARLARINI ARKAYA GETİRMEYE ÇALIŞAN TAKTİK YAKLAŞIMI BENİMSEMİYORUM”

Evet CHP ve Sayın Kılıçdaroğlu, kurdukları masayla toplumun iktidar olma beklentisini karşılayamadı. bu da doğal olarak kısa süreli bir öfke yarattı. Ancak rasyonel olarak bakıldığında bu sorun ne yalnızca Kılıçdaroğlu’nun sorunu, ne de yalnızca CHP’nin sorunudur. Bu sorunu konuşurken Sayın Akşener’den ve İYİ Parti’nin performansından bahsetmeden edemiyoruz. Bu sorunu konuşurken Sayın Davutoğlu’nun performansından bahsedemeyiz. Bu konuyu tartışırken Sayın Babacan’dan bahsedemeyiz. Dolayısıyla bir süreci, o sürecin tüm aktörlerini ele almadan, tek bir aktör üzerinden değerlendirmeye çalışmak rasyonel bir yaklaşım değildir. Bu nedenle kurultayda Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelik öfke rüzgarlarını geri almaya çalışan taktiksel yaklaşımı benimsemiyorum. Bu yaklaşımın CHP’nin bütün yapısına zarar verdiğini de düşünüyorum. Partiye zarar verme pahasına parti içi yarışı sürdürmenin asla doğru olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla bugün Sayın Özel’in adaylığı etrafında birleşen grupların ilk ve en büyük hatasının bu olduğunu düşünüyorum. Maalesef bu yarışı CHP’ye zarar verecek şekilde sürdürdüler. Kuşkusuz demokratik hakların, onların tarzını belirleme hakkımız yoktur. Ancak bunu doğru bulmadığınızı belirtmek isterim.

“BU KEZ İTİBARIYLA YENİ BİR İTTİFAKIN OLUŞMASI SÜRPRİZ GİBİ GÖRÜNÜYOR”

Bu saatin prestijiyle yeni bir ittifakın oluşması şaşırtıcı görünüyor. Böyle bir ortamda CHP kurultayında CHP’nin iç değerlendirmeleri yol gösterici olmalıdır. CHP’nin neden daha yüksek oy alamadığını, neden daha fazla üye alamadığını tartışması gerekiyor. Tartışmayı buraya odaklayarak Sayın Kılıçdaroğlu’na seçim dönemi stratejisi üzerinden yapılan eleştirilerin, bir sonraki dönemin liderini seçecek bir parti için temel kriter olmaması gerektiğini düşünüyorum. Temel kriterlerin arasına CHP’nin teşkilatlarını ve CHP tarafından yönetilen belediyeleri de dahil etmek gerekiyor. ‘Burada neyi daha iyi yapabiliriz, bunun için nasıl bir genel merkeze ihtiyaç var, nasıl bir lidere ihtiyaç var’ sorularını sormak, dolayısıyla yeni genel başkan, yeni lider ve yeni partide bu nitelikleri aramak gerekiyor. toplantı.

“69 KONGRE DELEGEMİZ SAYIN KILIÇDAROĞLU İÇİN İMZA ATIYOR”

Aslında bu kadro 2028’e kadar dayanamayabilir. Çünkü bir seçim daha olacak. Dolayısıyla artık aslında yerel seçim sürecini yönetecek kadroyu seçiyoruz. Buraya odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. CHP daha sonra kendi görüşmelerini yapacak ve gerekirse 2028 yolunda yeniden kadrolaşma ve bazı yeni tercihlere başvurabilir. Ankara heyetiyle çeşitli toplantılar yaptık, bir de imza sürecimiz var, imzalar toplanıyor. aday. Ankara kongresi delegelerinden imza topladık. Ankara kongre delegelerinden iki arkadaşımız Sayın Özgür Özel adına imza atacaklarını belirttiler. Bir arkadaşımız herhangi bir gruba imza atmayacağını belirtti ama görüşmelerimizde oyunu Sayın Kılıçdaroğlu’na vereceğini söylüyor. Dolayısıyla 69 kongre delegemiz Sayın Kılıçdaroğlu adına imza atıyor. “Ankara kongresinin 72 delegesinin imzaları bu şekilde dağılmış durumda.”

“CHP’DE ARTIK STATÜLERDE BELİRTİLEN GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEYEN YÖNETİCİ VEYA KURULUŞ KALMAYACAK”

Erkol, Ankara İl Teşkilatı’nın CHP içindeki çatışma ve bölünmelerin çözümü için ne yapacağı sorusuna şu cevabı verdi:

“Parti içindeki yarışı kapattık. Bölgeye hizmet eden tüm arkadaşlarımızla birlikte ortak hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemeye hazırız. Bu duyguyu kongreye de taşıyacağız. Kurumlarımız ve yönetimimizle bunu kendi içimizde tartışırken. Bütün arkadaşlarıma açıkça şunu söyledim: Tartışma süreci sonuna kadar herkes fikrini özgürce savunabilir ama tartışma bittiğinde en tutkulu destekçiden olduğu kadar en tutkulu eleştirmenden de güç bekliyoruz. Bütün Ankara’ya bu konuda ısrar edenler olursa onlara fazla hoşgörü göstermeyeceğimizi söyledim. Ankara’da tartışma özgürlüğü sonuna kadar var. Ama karar alındıktan sonra partinin kararı oluştuktan sonra, en ateşli taraftar kadar en sert eleştirmenden de enerji bekliyoruz. Enerji eksikliği gösterenler varsa gereğini yapmaktan çekinmeyiz, organizasyonlar varsa gereğini yapmaktan çekinmeyiz. Artık CHP’de tüzükteki görevlerini yerine getirmeyen yönetici ve örgüt kalmayacak. Yani çalışmayan, uyumayan yöneticiye veya kuruluşa tolerans göstermeyeceğiz.

“ANKARA ADAYLARI ANKARA İL TEŞKİLATI TARAFINDAN BELİRLENECEK”

Mamak, hem seçim sonuçlarının prestijiyle, hem de yaptığımız çalışmalarla kazanacağımızın neredeyse kesin göründüğü yerlerden biri. Doğru şeyleri yaparsak kaybetmeyiz. Ankara İl Yönetimi ve İl Başkanı olarak buraların kazanılması için ne gerekiyorsa yapacağım. Hem araştırma kurumlarından hem de akademik çevrelerden gerekli desteği alıp, uygun profiller oluşturup bölgenin sorunlarını tespit ettikten sonra adayları ve belediye meclis üyelerini grup olarak değerlendirip bölgenin demografik yapısını yansıtacak bir yapı oluşturacağız. Yani orada tek bir aday değil, bir ekip belirleyeceğiz. Bunların çoğunu bir süre önceden duyuracağız. Orayı yönetmeye hazır, toplumda olumlu tepki alan bir ekip oluşturacağız. Bu yaklaşımı sürdürürken her iki dinamikle de temas halinde olacağız. Bunlardan biri genel merkez, ikincisi ise büyükşehire bağlı olması nedeniyle Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Belediye Başkanı Mansur Yavaş. Bu adayları güçlü dinamiğe sahip bir süreçte belirleyeceğiz ama nihai kararı Ankara İl Teşkilatı veriyor ve sonrasında bu kampanyayı yürüteceğiz. Ankara’da yeni belediyeler kazanan il lideri ve il yönetimi olmak istiyoruz. Ankara adayları Ankara İl Teşkilatı tarafından belirlenecek. Ankara heyetimizin çoğunluğu gibi ben de Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyeceğim. Ancak oluşturulacak parti meclisinin örgütlerin yükünü hissettiği bir parti meclisi olması konusunda Ankara heyetiyle birlikte kararlı bir duruş sergileyeceğim. Bu nedenle parti meclisinde ve ekibinde önemli bir değişim ve yenilenme bekliyoruz.”

Kaynak: ANKA / Günümüz

cayirliajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu